. .

7 Mayıs 2011 Cumartesi

USAme !!! - Harun Yavruoğlu

USAme !!!
Ve Usame’yi vurmuşlar !
Kim vurdu?
Dünyanın eşkıya başı vurdu.
Irak’ı vuranlar.
Afganistan’ı, acılaristan’a çevirenler.
İslam’ın mabetlerine, camilerine cebren ve hile ile girenler.
Müslüman halka görülmemiş insanlık dışı eziyetleri edenler vurdu.
Usame’yi;

Irak’ın yer altı kaynaklarını ham hum edenler vurdu.

Saddam’ın Önce Kuveyt’e girmesini sağlayanlar

ve sonra “çık oradan”deyip aşağılayanlar,

Irak’ta sözde İsrail’i tehdit eden “nükleer füzeler var”

yalanını uydurarak işgale bahane bulanlar vurdu…

Irak lideri Saddam’ı terörist ilan edenler,
Irak’ı, İran rejimini yerle bir etsin diye silahlarla donatanlar,
Libya’yı vuranlar…
Halkları; birbirinden bin bir fesatla ayıranlar,
sonra da diledikleri gibi buyuranlar ,
Tunus’ta, mısırda iktidarı devirenler,
Yemende,
Suriye’de fesat çıkaranlar vurdu Usame’yi.

***
PKK’yı icat edenler,
Kürd'ü Türk'e düşman etme uğraşında olanlar,
Usame’yi; USAme yapanlar, vurdu Usame’yi…

Onu Ruslar'a karşı silahlandıranlar.
Terör konusunda eğitenler.
” Biz de mi lolo!”
diyerek, ikiz kulelerin intikamı(!) için vurdular Usame’yi.

Usame’yi vurdular.
O halde yapacakları yeni işgaller için farklı bahaneler buldular…!

Vurdular.
Üstelik silahsızken vurdular.
On milyonlarca Müslüman’ın yaşadığı bir ülkede,
babalarının çiftliği gibi gidip vurdular.

Adalet, demokrasi ve insan haklarından bahsedenler vurdular.
“Apo’yu öldürmeyin; besleyin”,
İstirahatgâhında “yeri dar” diyenler ,”Havyar da, yar da, verin”
Diyenler.

Ve dahası bir buçuk milyar Müslüman’a dünyayı zehir edenler vurdular…

İslam peygamberine sövenler.
Kur'anı yakanlar.
Fesat çıkaranlar.
Hilebaz ve ödlek mahlûklar.

Yıllarca amaçlarına hizmet etmiş
USAME’yi vurdular.
O halde yapacakları yeni işgaller için
belli ki, başka bahaneler buldular…!


11 Aralık 2010 Cumartesi

gürsen vural-harun yavruoğlu'nun kaleminden





















Yeşiay'cı öğretmen Gürsen Vural Sigaraya savaş açtı.
Gürsen Vural Rize ilinde "Merhaba hayat elveda sigara"
konulu bir etkinlikle sigaranın zararlarını anlatacaktır.
Etinliğe katılması planlanan Harun Yavruoğlu ise 5. sigara karşıtı sergisini gerçekleştirirken;
toplan 20. sergisini açmış olacaktır.

1 Temmuz 2010 Perşembe

Mustafa Tomaç - Harun Yavruoğlu


Okuyan, düşünen, aklını kullanan
yorum yapan, bir şiir erbabıydı.
Trabzonlu olmasının tipik özelliklerini taşımaktaydı aslında Mustafa Tomaç.
Onunla tanışmamız doksanlı yıllarda başlar.
O yıllarda:
Karadeniz Yazarlar Birliği yönetiminde görev alanlardan biriydim.
Karadeniz Yazarlar Birliği olarak denek mensuplarımızla bir çay sohbeti planlanmıştı.
Derneğin yayın organı olan “Birlik Dergisi” üyelere dağıtılmış,
Yönetim olarak, derneğimizle ilgili yapılan çalışmalar
üyelere bir bir anlatılırken, sıra üyelerin yönetim ve ortaya
konulan faaliyetler hakkındaki görüşlerini almaya gelmişti.
Söz alan Tomaç:
Kendinden emin, sakin ama iğneleyici kelimelerle derneğin çıkarmış olduğu Birlik Dergisini yerden yere vurarak beğenmediğini belirtirken,
Özellikle benim tarafımdan çizilen
kapak logosunu,
çizdiğim karikatür ve
desenleri ve
yazdığım şiiri göstererek:
“Nedir bu? Hiç beğenmedim.
Bu birlik dergisi değil, Harun Yavruoğlu Dergisi olmuş.” Dedi.
Ortam buz gibi olmuştu.
E, nede olsa çapraz Mustafa’ydı lakabı.
Yönetimde Genel Sekreter görevinde bulunan Muhittin Düğdü kendisine:
“Sen Harun Yavruoğlu’nun kim olduğunu biliyor musun?
O karikatürleri ödüller almış, ünü Trabzon’u aşmış bir çizer.
Onun çizgileri dergiye itibar kazandırmaktadır. Dergi Harun Yavruoğlu’na
bir şey katmaz, katmamıştır. Sen yanlış yaklaşımlar içerisimdesin!”
Deyince Tomaç Muhittin Düğdü’ye azarlar bir üslupla çıkışarak:
Sana ne!
Sen ne konuşuyorsun.
Ben eleştiriyi Harun Yavruoğlu’na yaptım.
Beni o cevaplasın.
Onun dili yok mu?
Deyince söz hakkı bana verilmiş ancak ben Mustafa Tomaç’a ağabeyime karşı cevap hakkımı kullanmadım.
“Tomaç’ın görüşü bu ise benim söyleyecek bir cevabım yoktur.” Dedim.
Toplantı yaşanan gerginlik sonrası yine de huzur içerisinde bitmiş;
salonu terk ederken şair Tomaç’la karşı karşıya geldik, elimi uzattım.
Ama çapraz Mustafa’ya; o bana elini uzatmadı.
Hatta ilk eleştirisinden de daha öfkeliydi.
Nedenini sorduğumda “beni mahvettin!” dedi.
“Bana umduğumdan olgun davranarak beni ezdin, oysa ben seninle tatlı tatlı
tartışmak, atışmak, meşveret istiyordum.
Ama bana fırsat vermedin.” Dedi.
Cevapsızlığımın kendisine duyduğum saygıdan kaynaklandığını,
herhangi bir tenezzülsüzlüğün söz konusu olamayacağını belirterek
tekrar elimi uzattım ki uzattığı eli öpeyim diye.
Öptürmedi. Kucaklaştık...
Ve daha sonralarda ne zaman karşılaşsak özel bir ilgisini gördüğüm bir insandı.
Ve ben de, ne zaman onu görsem portre karikatür ve desenlerini çizerdim.
Tomaç ağabeyimin.
O düşünen,
sorgulayan, adamdı...
Hiçbir şeye körü körüne itaat etmezdi.
Kendi akıl ve fikir süzgeçinden geçirmediği görüşleri makbul görmez ve kabul etmezdi.
Rahmetli eşine ölüm döşeğinde yazdığı şiiri; “keşke daha önceleri yazabilseydim” diye hayıflanırdı.
O cesur yürek bir şairdi...
Dost insandı...
Asla çıkarları için eğilmeden yaşadı.
Yazdığım “sen deniz oldun” şiirime tatlı tatlı kızmıştı.
Artık biz denizle ilgili ne yazacağız? Diyerek beğenisini çaprazlığına uygun bir üslupla dile getirmişti.
Tanımaktan onur duyduğum, yokluğunu her daim hissettiğim o yürekli sese rahmetler olsun...

"SANAT VE SANATÇININ DÜNYA BARIŞINA KATKISI"

Femin&Art Kadın Sanatçılar Derneği Genel Merkezi tarafından

20-27 Haziran 2010 tarihleri arasında düzenlenen etkinlikler kapanışı
Trabzon Hüseyin Kazaz Kültür Merkezinde:
“SANATIN VE SANATÇININ DÜNYA BARIŞINA KATKISI”
adlı panelle sona erdi.
“BARIŞ” konulu panelde, TRABZON KARİKATÜRCÜLER VE MİZAHÇILAR DERNEĞİ BAŞKANI Harun yavruoğlu:
Savaşın “sapık” hatta “tecavüzcü” olduğunu söyledi.
Femin-Art (Kadın Sanatçılar Derneği) "BARIŞ" konulu festival kapsamında
düzenlenen ve Trabzon Ayasofya- Beşirli sahil yolu üzerinde
26 Haziran 2010 tarihinde
oluşturduğu 7 km'lik “BARIŞ” konulu resimler le "SAVAŞA HAYIR!"
çalışmaları ayrıca Guinness rekoru kırmıştır.
Yaklaşık bir hafta süren Femin-Art Kadın Sanatçılar Derneği'nin düzenlediği
etkinlikler kapsamında:Trabzon Hüseyin Kazaz Kültür Merkezi'nde,
27 Haziran 2010 tarihinde saat 16.00’da "Dünya barısında
sanatın ve sanatçının önemi" konulu panel gerçekleştirilmiştir.
Çok sayıda sanatçı ve seçkin davetlinin iştirak ettiği panel,
Gazeteci Ahmet Şefik Mollamehmetoğlu'nun yönetiminde gerçekleşmiştir.
Panelde; Taka Gazetesi yazarı karikatürist ve
Trabzon Karikatürcüler Derneği Başkanı olarak katılan
Harun Yavruoğlu yaptığı savaş karşıtı konuşmada savaşın
sadece askerler arasında bir çatışma olmadığını,
Günümüz savaşlarında askerlerden çok daha fazla sivillerin öldüğünü,
kadın ve çocukların tecavüze uğradığını,
Dünyanın yaklaşık 5 milyar yılda toplam 3 milyar 7 milyon insanın
savaşlarda öldüğünü belirtirken;
Savaşın sapık, tecavüzcü olduğunu belirtmiştir.
Harun Yavruoğlu: Anlattığı güzel bir fıkrayla da özetle;
“bizim çocuklarımıza güvenip kimse, kimseye savaş ilan etmesinler.” Demiştir.

25 Haziran 2010 Cuma

3.Uluslararası Resim Festivali 20-27 Haziran 2010 Tarileri Arasında Gerçekleştirilecek

20-27 Hazıran 2010 Tarihine kadar sürecek
"ÜNYA KADINLARININ TUVALİNDE BARIŞ " Ekkinlikleri tüm hızıyla devam ediyor.
Başkanlığını eessam ve karikatürist Şukran Üst'ün yaptığı FEMİNART Derrneği tarafınadn düzenlenen etkinliğe yurt içi ve yurt dışından çok sayda sanatçı katılmıştır.
Trabzon Atatürk Alanında bir hafta sürecek etkinlikle bilgi veren Başkan Üst,.
ayrıva savaşa yönelik önemli eleştireler içerin güzel bir konuşma yapmıştır.

http://trabzoncartoonist.blogspot.com/

23 Haziran 2010 Çarşamba

Gümüşhane Şahane!

Kelkit kırsalında son 5 gündür düzenlenen  operasyonlarda
4’ü ölü, 3’ü sağ toplam 7 terörist etkisiz hale getirildi.
Teröristlerin üzerinden 5 el bombası, 2 m 16,
1 kaleşnikof, 1 kilo 140 gram a4 patlayıcı çıktı.

7 Terörist Etkisiz Hale Getirildi
Gümüşhane’nin Kelkit ilçesi kırsalında son 5 gündür gerçekleştirilen
2 operasyonda toplam 4 terörist ölü, 3`ü sağ 7 terörist etkisiz hale getirildi.
Gümüşhane Valiliği`nden yapılan açıklamada, Kelkit ilçesi Karaçayır ve
Karşıyaka köyleri kırsalında 6 kişi olduğu tespit edilen terörist grupla
Gümüşhane İl Jandarma Komutanlığı ve İl Emniyet Müdürlüğü
İstihbarat Birimlerinin istihbari paylaşımı neticesinde sıcak temas sağlanmıştır.
Operasyonlar Aralıksız Sürmektedir.
Güvenlik güçlerinin "dur!" ihtarına ateşle karşılık veren teröristlerle
yaşanan çatışmada 2 teröristin etkisiz hale getirildiği ve
1 teröristin sağ olarak yakalandığı bildirildi.
Operasyonda sağ olarak ele geçirilen İran uyruklu teröristin ifadelerine göre,
geçtiğimiz günlerde yapılan operasyonda bir teröristin yaralandığı ve
Tütenli köyü kırsalında terk edildiğini bildirmesi üzerine bölgede ölü teröristi
arama çalışmaları devam ediyor.

Karadeniz Sorumlusu Ölü Ele Geçirildi
Gerçekleştirilen operasyonda ölü ele geçirilen teröristlerden birisinin
Bingöl ili Karadeniz açılım sorumlusu olduğu tespit edildi.
Yapılan incelemelerde ölü olarak ele geçirilen teröristlerin birinin sözde
Erzurum Eyalet Koordinatör Yardımcısı ve aynı zamanda sözde
Bingöl ili Karadeniz açılım sorumlusu olduğu tespit edildiği ifade edildi.
bölgede aramalar devam etmektedir.

hasan cemal - konuk yazar

“Günah benden gitti!” sırası Erdoğan’da mı? (1)


23 Haziran 2010

PKK bu kez İstanbul’un içinde, Halkalı’da askeri personel taşıyan bir otobüsü vurdu. Terör eyleminde dört asker şehit olurken, bir de 17 yaşındaki bir subay kızı hayatını kaybetti.

İnsanın içi acıyor.

Yazıktır.

Yıllardır Türkiye’de kan gölünü büyüterek barışa giden yolun açılacağını sananlara lanet okumaktan başka bir şey gelmiyor içimden.

Böylesi günlerde soğukkanlı yazı yazmanın güçlüğünü de biliyorum. Ama doğru bildiklerimi tekrarlamaktan başka çarem yok.

* * *

1992 yılı Mart ayı sonlarıydı.

Ankara’da, başbakanlıktan altı ay önce ayrılmış olan ANAP lideri Mesut Yılmaz’la Kürt sorunu konusunda sohbet ederken şöyle demişti:

“Güneydoğu ve PKK terörüyle ilgili olarak bugüne kadar devlette geçerli olan üç temel yaklaşımdan söz edilebilir:

(1) Kürt kimliğini yok sayan ve yalnız şiddet kullanarak karşısındakini her türlü yolla ezmeyi öngören yaklaşım... Buna ‘Dersim mantığı’ da denebilir.

Şaşırtıcı ama bu mantığa sahip çıkabilenlere hem sivil hem askerÓ çevrelerde hâlâ rastlanabiliyor.

(2) İkinci yaklaşım ‘Dersim mantığı’nın tam tersi. Bütün ağırlığı kültürel hak ve özgürlüklere veren bir mantık bu. Terörle mücadeleyi biraz daha arka plana atan, demokrasi ve insan haklarıyla düşmanı tecrit edip avlamayı hedef alan bir strateji...

(3) Üçüncü yola gelince...

Burada ‘önce güvenlik’, ‘önce terörü bitirmek’ deniyor. Kültürel hak ve özgürlükler erteleniyor. Huzur ve güven sağlanmadan önce yapılacak düzenlemelerin ‘düşmana taviz’ olarak görüleceğine ilişkin mantık burada kendini gösteriyor.”

1991’in sonlarında başbakanlık koltuğunu DYP lideri Demirel’e bırakan Mesut Yılmaz sözlerini şöyle bağlamıştı:

“Turgut Özal da, ben de başlangıçta ikinci yaklaşımı esas almıştık başbakan olurken... Herkes iktidara geldiğinde gönlü ikinci modeli istiyor. Daha sonra bunun yürümeyeceği anlaşılıyor.

Bunun üzerine ‘üçüncü yol’a geldik. Yani ‘önce huzur ve güven’ dedik.

Demirel de 1991 sonunda başbakan olduğu vakit önce ‘ikinci yol’daydı. Önce ‘Kürt realitesi’ falan dedi, kültürel haklar, Paris Şartı vs... Sonra ‘üçüncü yolu’ benimsemek ve ‘Günah benden gitti !’ demek zorunda kaldı Demirel de bizim gibi...”(*)

Aynı yollardan Tansu Çiller de geçti.

Çiller, Demirel’den sonra 1993 yılı Haziran ayında başbakanlık koltuğuna otururken, Kürt sorunu konusunda İspanya’nın ‘Bask modeli’nden söz edecek kadar ileri gidebilmiş, Kürtler için kültürel hakları gündeme getirmişti.

Ama bu da kısa süreli olmuştu.

Selefleri Başbakan Özal, Başbakan Yılmaz, Başbakan Demirel gibi Çiller de kısa sürede, “Terörle pazarlık olmaz, teröre taviz verilmez” yoluna geldi, öncekiler gibi o da, “Önce terörle mücadele!” çizgisini benimsedi.

Bu yol özellikle 1990’ların Güneydoğusu’nda büyük acılara neden oldu. Binlerce insanımız öldü. Hem Türk, hem Kürt analarının yürekleri acıyla dağlandı.

Kürtlerin yaşadıkları köyler zorla boşaltıldı, yakıldı. Kürtler kendi memleketlerinde sürgün edildi. Kürtleri hedef alan binlerce ‘faili meçhul cinayet’in karanlığında devlet hukukun dışına kayarken Susurluk doğdu.

1990’larda devlet şiddetin en katmerlisini kullandı PKK’ya karşı, Kürtlere karşı... Üstelik 1999’da Öcalan da yakalandı, yargılandı, İmralı’ya kapatıldı.

Sonuç?..

PKK bugün yine sahnede değil mi?.. PKK, 1990’lara göre bugün kitlelerin içinde daha güçlü değil mi? PKK yalnız dağlarda değil, bugün şehirlerde de örgütlü değil mi?

PKK dün İstanbul’un göbeğinde, Halkalı’da olduğu gibi şehirlerde de terör ve şiddet eylemleri yapabiliyor mu?

Gazetelerimizin çığlık çığlığa manşetleri de, şehit cenazelerinin acılı havaları da, devlet büyüklerimizin konuşmaları da 1990’larınkilere benzemiyor mu?

Bütün bunlar hükümetin ‘demokratik açılımı’ndan dolayı yaşanmıyor herhalde... Bunu iddia etmenin ne ciddiyeti, ne de inandırıcılığı olabilir.

Bir kez daha yineliyorum.

Özal, Yılmaz, Demirel, Çiller... Dördü de başbakanlık koltuğunda oturduktan kısa bir süre sonra, Mesut Yılmaz’ın deyişiyle “Günah bizden gitti!” dediler.

Ama değişen fazla bir şey olmadı.

Ve şimdi “Günah benden gitti!” sırası Başbakan Erdoğan’a mı geldi?..

Yarın da bu konuya devam.

_______________________

harun yavruoğlunun fırçasından

harun yavruoğlunun fırçasından
siyaset seçim demektir.seçim kazanmak demektir. kaybetmek hüzün demektir. hüzün çekilmez hale gelir doktor odalarında